27 Kasım 2012 Salı

Unutmak Mümkün Mü?


         Sahi siz, ‘unutmak’ eyleminin var olduğuna inananlardan mısınız?

Bana sorarsanız eğer, yok teşekkürler ben almayayım. Ben inanmıyorum unutmanın var olduğuna. Hem hayatımızda iyi ya da kötü yer etmiş anları, anıları unutmaya layık bulmuyorum. “Unutmak yazmaz benim kitabımda, hep hatırlamak, hep hatırlamak.”

Ne kadar kötü olursa olsun durum, elbet bir iyi yanı ya da bizim açımızdan bir tecrübesi, kazancı vardır. Her şerde bir hayrın olması durumunun birer örneğidir onlar. -Tabi insanoğlu olarak yapılan iyilikleri aklımızdan çıkarmaya pek meyilliyiz de ben o konuda da daha dikkatli olmaya çalışıyorum. -Zamanla kötü olayların acısı, iyilerin heyecanı elbette siliniyor hatrımızdan ama bu onları söküp atabileceğimiz anlamına gelmiyor bence.

Bazen bu sebepten kendime kızsam da, galiba ben insanlarla aramdaki ilişkiye, aramızdakilere ve kişilerin kendilerine çok değer veriyorum.



Ceren YILDIZ

27.11.12

24 Kasım 2012 Cumartesi

Günlerden "24 Kasım - Öğretmenlerimizin Günü"


Bir özel gün yazısıyla daha karşınızdayım efendim… Ama bu seferki farklı çünkü beni de yakinen ilgilendiriyor, meslek açısından. J


İlkokul sıralarındayken ne olacağımı sorduklarında, modelist ya da stilist olacağım derdim kararlı bir şekilde. Malum çok güzel elbiseler tasarlıyordum oyuncak bebeklerim için, kalıp çıkarıyordum, örüyordum, makinede dikiş dikiyordum. E madem bu kadar zevk alıyorum, mesleğim olsun istedim. Olmadı. Hayat şartları beni kararımdan döndürdü. Sonra hayalimdeki mesleğim ilkokuldaki sınıf öğretmenim olan canım Zeynep Öğretmenimin branşıyla aynı oldu, matematik öğretmenliği. Acayip seviyordum matematiği, öyle böyle değil. Hep 100 puanlar, not olarak da 5ler havada uçuşurdu. Gel zaman git zaman liseye geldik ve 9.sınıfta karşılaştığım matematik hocam beni matematikten ve matematikle kurduğum gelecekten tamamen soğuttu sanırım, ani bir kararla yabancı dil bölümünü seçtim. Sınıftaki herkesin üniversitede kendini görmek istediği ideal bölüm İngilizce Öğretmenliği iken, ben kafamın dikine gidip aylarca Uluslararası İlişkiler diye sayıklayıp durdum, ne iş yaptığını bile bilmezdim o zamanlar. İsmi çok karizmatik bir meslek gibi gelirdi, hala da öyle gelir. Sonra sürü psikolojisiyle ben de öğretmen olmaya karar verdim lisedeki 2. senem bitmeden. Ona göre hazırlandım sınavlara, canla başla çalıştığım pek söylenemez İngilizce açısından ama bölüm konusunda çok istekliydim. Öğretmen olmak son ve kesin kararımdı.

Şimdi Sakarya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği 3.sınıf öğrencisiyim. Üniversite açısından, ilk mezunlar olacağımız için türlü türlü başa çıkması zor sorunlar yaşasak da bölümüme derin bir sevgi besliyorum. Çok mutluyum, gelecekten çok umutluyum. İnsanlara faydalı olma; nice insan, öğrenci yetiştirme idealim var. Hele de üniversite 1. sınıftayken ilk “Öğretmenim” diye hitap edildi ya bana, bu heyecanla okulu bir çırpıda bitiririm ben diye düşünmüştüm. Bu sene de kolejdeki öğrencilerimizden bu hitabı duyuyorum… Bundan daha büyük mutluluk zor bulunur bu hayatta, en azından şimdilik. J

Velhasıl, bugün en yüce mesleklerden biri olan “öğretmen”lerin, öğretmenlerimizin  günü! Üzerimizde anamız, babamızdan sonra belki de en çok hakkı olan insanların günü. Bana okuma yazma öğreten, hayatımı üzerine kuruyor olduğum İngilizceyi sevdiren, hayatıma yön vermemde yardımcı olan, ayağıma takılan taşları bir çırpıda atıvermemi sağlayan ve destek olan, bende tek bir zerre bile olsun emeği ve hakkı olan öğretmenlerim başta olmak üzere; tüm öğretmenlerin ve benim gibi bu yolda ter döken ve ileride meslektaşım olacak insanların Öğretmenler günün cani gönülden kutluyorum! Onlara saygı ve sevgilerimi gönderirken, ellerinden öperek her şey için çok teşekkür ediyorum. J

24. 11. 12
Ceren YILDIZ

10 Kasım 2012 Cumartesi

Günlerden "10 Kasım"


Hissettiklerimizi en çok böyle hüzün dolu günlerde kelimelere dökmekte zorlanırız diye düşünüyorum, en azından ben öyleyim. O sirende saygı duruşunda bulunurken hissettiğim duygu yoğunluğu her sene en az aynı yoğunlukta oluyor ve hatta katlanarak artıyor. 10 Kasımda İstiklal Marşı’mız da ülkeye ayrı bir sahip çıkma havasında ve öte yandan derin bir keder içerisinde söyleniyor.

Kimisi uyanık olduğu halde bir saygı duruşunda bulunmaya tenezzül etmezken kimisi uykusundan uyanıp o dakikayı bekliyor, o ayrı.

Googleda da seni anıyoruz Atam… Hele sosyal ağlarda paylaşılanları bir görsen…



Seni özlemenin tarifi yok. Bu öyle büyük, öyle ayrı bir özlem ki, başka bir şeyde tatmadığımız... Öyle derin bir üzüntü ki, bıraktıklarınla teselli bulmaya çalıştığımız…

Seni rahmetle anıyoruz, sana rahat bir uyku diliyoruz… Biz de burada arkandan senin yaptıklarını anlam veremediğimiz bir şekilde yıkmaya çalışanlara karşı koymaya çalışıyoruz… Canım Atam, Mustafam, Kemalim, bil ki seni çok seviyoruz…!






10 KASIM 2012
Ceren YILDIZ

7 Kasım 2012 Çarşamba

Uçurum


Baktım, hayli olmuş yazı paylaşmayalı benim sevgili bloğumda. Ayıp ama bana! Ne yapayım bayramdı, ödevdi, response paperdi, mataryel sunumuydu derkeeeen kayboldum son zamanlarda. Modumu en güzel şu resimle anlatabilirim herhalde;



Yazmıyor değilim! Sadece yoğunluktan biraz ara verdim yazdıklarımı pcye atmaya. Hey Hat! Onları da yaparız elbet, zamanımız varsa. :) Geçen yazdığım ama sizden sakladığım basit bir yazım vardı, kıyıda köşede vardır hep. Onu bir paylaşayım dedim, gerisi kısmet! :)


Bazı durumların insanın kendi seçimleri, sözleri, hırçınlığı, aniliğini sonucu olması kadar can yakan bir şey varsa o da bunlarının telafisinin imkânsız olmasıdır. Hele de hayatında gerçek anlamda ilk defa bir imkânsızlıkla karşı karşıya kalanlarımız için…

Öyle sözler sarf etmişizdir ki hiç söylenmeyecek yerlerde hiç söylenmemesi gereken insanlara, öyle bakış atmışızdır ki bizi hiç tanımayan birine mesela, kaybetmişliğin hırçınlığını hareketlerimize öyle ani yansıtmışızdır ki etrafa… Baştan aşağı yanlış yapıp baştan aşağı günahlara bürünmüşüzdür yani. Kazanacak durumdayken, tek bir şeyimiz bile kalmamıştır ortada. Her şeyimizi tek elde kaybettiğimiz kısa bir kumar oyunu gibi olmuştur yaşadıklarımız.

Öyle kaybetmişizdir ki bir daha kazanma şansımız yoktur. ‘İmkânsız’ denilen uçurumdan atlamışızdır.

Düşünelim bakalım, uçurumdan düşmüş bir insan için, kendisinin atlamış ya da arkasında itilmesi olması neyi değiştirir? Kurtulma ihtimali var mıdır?


13.10.12
Ceren YILDIZ

Liste

     Çok yakında yazacağım dedikten sonra kalemi ya elime alamadım ya da iki satır saçmalıklar karaladım bıraktım. Galiba şimdi hazırım. Bir...