18 Nisan 2012 Çarşamba

Ah Şu İnsanlar


  Herkesten istediğim şeyleri duyabilirim. Bu imkâna herkes kadar sahibiz. Ama ya gerçekler? Üzerine binlerce toz yığını atıp onları arkamda bırakabilir miyiz? Tekrar onlarla ya da onları hatırlatan bir olayla karşılaştığımızda daha fazla acımaz mı kalbimiz? Kendimizi bir hayale kaptırıp yürüdüğümüz yolların ucu bucağı yoksa? İnsanlar o söyledikleri her ne ise, sırf bizi incitmemek ya da mutlu etmek için, belki de kendilerinin farkında olmadığından ötürü söylüyorlar ise? O zaman ne yaparım?

  İnsanlar bize duymayı istediğimiz şeyleri söyleyebilirler ve yanılabilirler, ya rüyalar ve hisler? Onlar da yanılırlar mı? Her zaman mı? Bir şeyin olacağına dair içimizde bugüne kadar hiçbir şey için hissetmediğimiz kadar kuvvetli bir olumluluk hissi varsa ve rüyalar da bunu doğruluyorsa… Hadi rüyaları geçtik diyelim bir anlık, ama bu hissin öyle böyle bir his olmadığını da hissediyorsak ne yapabiliriz?

  Ne yapacağımızı bulamayız ki. Gelişigüzel yaşarız bu kafa karışıklığıyla, hiçbir plan olmaksızın…

  Neyin olacağını çok kuvvetli bir şekilde hissediyorum ama zamanı var biliyorum. O zaman ne zaman bilemem. Tek bildiğim şuan o anın olmadığı.
  Hiçbir zaman hislerimle hareket edemedim, çünkü kendim için hiç kuvvetli bir hissim olmadı hatta bir hissim bile olmadı. O yüzden bu sefer sudan çıkmış bir balık gibiyim. Ne yapacağımı kestiremeden, yalpalayarak ilerliyorum. Sağa vuruyorum, solda buluyorum bazen kendimi ama düşmüyorum, güçsüz gözükmüyorum. Sendeleyerek ilerliyorum. Kimse yüzünden de durmuyorum, duraksıyorum sadece. Kimini arkamda bırakıyorum, kiminin kolundan tutup çekeliyorum. Tüm merakımla ve heyecanımla neler olacağını, hislerimin bir gün gerçekle örtüşüp örtüşmeyeceğini bekliyorum.

  Evet soru işaretlerim çok, ama belki de sadece çözmek için gereken cesaretim yok. “Belki yarın?”sorusu ile gözlüyorum doğmakta olan her güneşi tıpkı her güneşi onunla batırdığım gibi.

  Söylenebilecek birkaç güzel cümlem var bunları özetlemek için;
“İnsanlar birçok şey söylerler. Senin duymak istediklerini de söyleyebilirler. Fakat insanların bunları söylemeleri bunların gerçek olduğu anlamına gelmiyor. Sevdiğim bir söz vardır; ‘Everybody lies.’ “

Not 1: Resimden yola çıkarak ve resim hakkında daha fazla içerik görüntülemek için:
-Türkçe (linkteki kişisel fikirlerin gözardı edilmesi daha uygundur) : http://www.uludagsozluk.com/k/everybody-lies/

Not 2: Jason Walker'in Everybody Lies adlı bir şarkısı vardır, hoştur: http://www.youtube.com/watch?v=xYN3GZ0316Y

11 Nisan 2012 Çarşamba

Ne Eksik, Ne Fazla

 Geçenlerde bir arkadaşımdan duyduğum iki cümle ilgimi çekti;

“Sen hep kendi kendine dertlenir misin?”

“Güzel olanı yapıyorsun, devam et.”

  Arada verdiğim cevap “Galiba” idi.  Birleştirdim hemen, kendi kendime dertlenmemin güzel olduğunu söylemişti. Garipsedim bir an, hiç böyle düşünmemiştim. Öyle miydi gerçekten? Asıl önemli olan bu söylediği değil de, benim bunu yaptığıma dikkat etmiş olmasıydı sanırım. İlk defa biri benim bu yönümü eleştiriyordu.

  İnsanın başkaları için kendisini üzmesinin ne faydası olabilir ki, kendini yıpratmaktan başka diye düşünürdüm hep ama kendimi onun için üzdüğüm bir insandan bunu duymak mutlu etti beni, tebessüm yerleştirdi çehreme.

  Ben, karşımdaki insanları düşünerek, onları mutlu etmeye çalışıp özellikle benim yüzümden üzülmemelerine sebebiyet vermemeye çalışarak yaşamayı huzurlu buluyorum, huzurumu böyle buluyorum. Bilirim ki dilim sivrileşir kimi zaman, eleştirilerimin dozu kaçar ve telafisini yapmak yine benim boynumun borcudur. Kim ne düşünür bilmem ama vicdanım rahat olmadır.

  Bunu hak edenler olduğu kadar hak etmeyenler yok mudur, vardır şüphesiz. Bu doğrultuda bakmamayı da öğrendim düşe kalka.

  Ben sadece içimden geleni yapıyorum ve hissetmediğim hiçbir şeyi söylemiyorum. Ne eksik, ne fazla yani. Zaten öyle olmalı, değil mi?


  Ceren YILDIZ

Liste

     Çok yakında yazacağım dedikten sonra kalemi ya elime alamadım ya da iki satır saçmalıklar karaladım bıraktım. Galiba şimdi hazırım. Bir...