Öncelikle herkese merhabalar ve gülücükler. Verdiğim aradan sonra böyle güzel bir nisan gecesi çıktım karşınıza. :)
Müge
Sandıkçıoğlu’nun Diş ile Düş Arasında kitabındaki Ruh Degüstatörleri’ni okudum
az önce. Sayfa 25te.
"Nedir
bu degüstatörler, teknik bir şey mi pöf" diye okumaya başlarken, başka
insanlardaki beni düşünür buldum kendimi.
Öncelikle
nedir bu degüstatör diyorsanız; bir google yapın, iki araştırın sonra gelin
kaldığınız yere.
Burada
sevgili Sandıkçıoğlu ruhumuza dokunanlardan bahsetmiş; Ruh Degüstatörleri demiş adına da. O bulmuş
yani!
Ne
olduğunu öğrenmek istiyorsanız sizi acilen kitaba yönlendiriyorum, yoksa düş
dünyanıza, tahminler âleminize salıyorum. Ruhunuza dokunanlar ve sizin
ruhlarına dokunduklarınıza bir düşüne durun. 5 dakikaya buluşalım!
Heh,
geldiniz mi? Hoş geldiniz tekrardan :))
Ne
diyordum, yazıyı okurken çok başka yerlerde, başka insanların yanı başımda
buldum kendimi. Kimin bana kendimi nasıl hissettirdiğini düşündüm, kime kendini
nasıl hissettirdiğimi tahmin etmeyi denedim. İnsanların birbirleri üzerindeki etkilerini, birbirimiz üzerindeki etkilerimizi düşündüm.
Elde
kocaman bir gerçek var ki, ben bu yazıdan çok etkilendim.
Benim
ruhumun kokusunu kimler duyabiliyor diye merak ettim, içimden keşke şunlar
duyabilse dedim.
İç
çektim, başka âlemlere gittiiiiiim, geldiiim.
Sayfa
29da “Çünkü insanın ‘kendini’ arama serüveni, merakı hiç bitmeyecek.” cümlesi
aklımızda, devam ediyoruz sayfalarda kaybolmaya.
Diş ile Düş Arasında - Müge Sandıkçıoğlu
30.04.2013
Ceren
YILDIZ