Tik tak, tik tak,
tik tak.
Eski evimin, eskimiş penceresinden bakerken birden gözüm takılmıştı.
Bir film
sahnesini izlermiş gibi hissettim kendimi.
Sessizce içeri
girişine takıldı gözüm, karanlığın içine girmişti sanki. Dolaptan çıkardığı
şişe dalgınlığıyla devrilivermişti masanın üzerine. Kollarıyla yüzünü kapayıp
tüm hırçınlığıyla ağlamaya başladı. Ağladı. Ağladı. Her biri, öncekinden daha
kuvvetli haykırışlardı. Varlığının ve bu acılara dayanışının sebebi olan adam
içeri girdi. Elini yavaşça kadının omzuna koydu. Kadın da onun yüzüne dokundu.
Konuşmadan anlaştılar. Sessiz konuştular aslında. Atlatabileceklerine
inanışlarını birlikteliklerinin sağlayacağına söz vermişlerdi gözleriyle.
İmrendim bu
tabloya, birden huzur doldu içim. Keşke ben de… Ah… O huzurla kapadım
gözlerimi, o huzurun verdiği mutlulukla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen de fikrini söyle: